“12 Kasım Afet Eğitimi Hazırlık
Günü” öncesi Ataşehir Belediyesi AKUT Enstitüsü Sorumlusu Dündar Şahin ile
Ulusal Risk ve Afet Araştırma Merkezi (URAM) Sorumlusu Dr. Çağlar Akgüngör ile
bir araya geldik. Ataşehir Arama Kurtarma Merkezi, AKUT Enstitüsü ve verilen
afet eğitimleri üzerine sohbet ettik. AKUT Başkanı Ali Nasuh Mahruki de konu
hakkındaki düşüncelerini bizimle paylaştı. AKUT’un düzenledikleri afet eğitimlerine
ilginin az olmasından üzgün olduğunu ancak bu durumla ilk defa
karşılaşmadıklarını öğrendik. Gelecek açısından en olumlu haber ise: “Çocuklar
afet eğitimlerine çok daha fazla merak duyuyor”.
*Ataşehir’deki
deprem ve diğer afetlere yönelik çalışmalarınıza ne zaman başladınız ve
çalışmalarınızın içeriğinde neler bulunuyor?
1999 yılının sonundan, 2000
yılının başından itibaren Ataşehir’de bulunuyoruz. 1999’deki depremden hemen
sonra, AKUT olarak bizim bir eğitim alanı ve aynı zamanda kritik noktalarda
lojistiğimizi barındırabileceğimiz bir yere ihtiyacımız oldu.
O zamanlar şu anki yerleşkemiz
Kadıköy Belediyesi’ne bağlıydı. Kadıköy Belediyesi’nin bize tahsis ettiği alan
üzerinde küçük tek katlı prefabrik bir binamız vardı. Zaman içinde bu prefabrik
binanın yanına acil durumlarda lojistiğimizi bir an önce yapabileceğimiz küçük
bir depo binamız daha yapıldı. O yıllarda Kadıköy Belediyesi ile yaptığımız
çalışmaları, Kadıköy Belediyesi’nin sunduğu hizmet binalarında yapıyorduk. Yani
Ataşehir’de değil de, Ataşehir’in dış cephelerinde yapıyorduk. O zaman Ataşehir
henüz gelişmekteydi.
Bu esnada halkımızı
bilinçlendirmek için çok fazla çalışma yaptık. O zaman Ataşehir böyle değildi.
İnsanlar birbirilerini daha çok tanıyordu. O zaman burada olmamız çok önemliydi.
Biz burada olunca insanların gündemine daha rahat oturuyorduk. Deprem ve diğer
afetlerden sonra Ataşehirliler bize sohbet etmeye geliyordu. Ataşehir
büyüyünce, insanlar daha kopuk olmaya başlayınca biz onları bir yere toplayarak
eğitim sunmayı düşündük. Ataşehir Belediyesi kurulunca onlarla bir işbirliği
protokolü imzaladık. Zaten ilişkilerimiz ve işbirliğimiz hep iyi bir
noktadaydı. Bu protokolle işbirliğimizi daha kurumsal bir hale getirdik.
Ataşehir Belediyesi organizasyon konusunda elini taşın altına koydu. Böylelikle
insanlara afet ve acil durum hakkında genel farkındalık, yani bir deprem,
yangın veya sel anı devam ederken ve sonrasında ne yapılması gerekir, ve daha
önemlisi ne yapılmaması gerekir konularında bilgilendirme yaptık. AKUT TIR’ımızı
da getirdik ve insanların interaktif bir şekilde ulaşmalarını
sağladık.
*
Ataşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi’nin (AKOM) çalışmaları hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Bu çalışmaları kurumsal bir hale
getirmeye karar verdikten sonra, komuta, kontrol ve koordinasyon erklerinin bir
bütün olarak bir arada olabilmeleri için bir afet koordinasyon merkezi kuruldu.
Ataşehir Belediyesi, henüz yeni kurulmuş bir belediye olmasına rağmen farkını
ortaya koydu ve AKOM kuruldu.
AKUT olarak, bizde 1996 yılında
beri biriken çok ciddi bir know-how (bilgi – tecrübe) bulunuyor. Sadece
Türkiye’nin değil Birleşmiş Milletler’in bir ekibiyiz. Bu birikmiş bilgi ve
tecrübe bu çalışmayla Ataşehir Belediyesi’nin hizmetine sunuldu. Bu Ataşehir ve
Ataşehir Belediyesi için çok önemli. Bunun tamamını AKOM’un içine aktarmayı
düşünüyoruz. Böylelikle Ataşehir sınırları içerisinde olacak herhangi bir afet
veya acil durumda AKOM devreye girecek. Bu merkezde ilk öncelik insanların
sağlığını ve güvenliğini sağlamak, ikinci olarak ta kamu hizmetlerinin
aksamadan devamını sağlayabilecek altyapıyı kurmak. Şu anda teknolojik
altyapısı sağlandı. Ulusal Afet Koordinasyon Merkezi ve İstanbul Afet
Koordinasyon Merkezi ile ilişkilendirildi. Şimdi daha da genişleyerek; hem
insanların eğitilmesini hem de belediyenin kendi afet kurtarma ekiplerinin
kurulmasına katkı sağlıyor.
*Ataşehir’deki
AKUT Enstitüsü’nün önemi ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir
misiniz?
AKUT Enstitüsü AKUT’un 10 yıllık
bir hayaliydi. Türkiye’nin ilk ve tek özel eğitim ve araştırma enstitüsüdür. 10
yıllık bu hayali gerçekleştirmek için uygun partnerler arıyorduk. Birkaç
üniversite ve belediye ile görüştük ve istediğimiz cevapları alamadık. Bir gün
Ataşehir Belediyesi’nin bir meclis toplantısına davet edildik. Ali Nasuh
Mahruki ile beraber katılarak güzel bir sunum yaptık. AKUT olarak neden
Ataşehirdeyiz ve ne yapıyoruzu anlattık. Nasıl destek olabiliriz dediler ve bu
projelerimizden bahsettik. Ataşehir Belediyesi tahminimizden çok daha sıcak ve
ilgiyle baktı. Mevcut yerimizi genişleterek, eğitim ve araştırma yapmak
istediğimizi söyledik. Hemen bir ay sonra bir protokolle Ataşehir Belediyesi
AKUT Eğitim ve Araştırma Enstitüsü kuruldu. Adının başına Ataşehir
Belediyesi’ni AKUT olarak biz ekledik ve işbirliği yaptığımız bir kurum olarak
bu bizi rahatsız etmiyor.
Eğitim ve araştırma enstitümüzün
en önemli görevlerinden biri; kurumlara ve vatandaşlara afet ve acil durum
yönetimi konusunda doğru ve bilimsel bilgiyi ulaştırmak. Bir diğeri risk
kavramına dikkat çekmek. Bize hep sorulan bir soru var. Deprem olunca AKUT bize
yardım edecek mi diye. Bilmiyoruz ki, ben sağ kalacak mıyım bilmiyorum. Eviniz,
iş yeriniz çok sağlam olabilir, ama yol sağlam mı, üste geçitler, viyadükler
sağlam mı? Gittiğiniz berber, esnaf, alışveriş merkezleri sağlam mı? Burada
güvenlik kültürü herkese lazım.
*Ataşehir’de
başlatılan “temel afet bilinci” eğitim çalışmalarına ilginin az olduğunu
gözlemliyoruz. Bunun sebebi hakkında ne düşünüyorsunuz, nasıl artırılabilir?
Ataşehir Belediyesi ve AKUT
ilgisizlikten üzgün. Aslında bu durumla da ilk defa karşılaşmıyoruz. Bu durum
toplumların kaygı düzeyi ile ilgili bir durum. Yasa koyucular ve yürütücülerden
vatandaşlara kadar, afet ve acil durumu Türkiye’de günlük kaygılara
indirgeyemedik. 99 depreminden sonra eksikliği, malzeme eksikliği olarak
algıladık. Ve kamu otoritesi hala öyle anlıyor. Türkiye’de milyonlarca dolarlık
malzeme yatırımı yaptık. Fakat bütün bu malzemeyi kullanan insandır. Asıl olan
teknokrat seviyesinde yatırım yapmaktı ve insanı geliştirmekti. Biz bunu hala
yapamadığımız için Türkiye’de afet yönetim uzmanı gibi uydurduğumuz yönetim
kadrolarımız var. Ne işe yaradığını bizim bile bu kadar altyapımıza rağmen
anlayamadığımız kadrolar var. Hem sel hem deprem hem atmosferik olaylarda hem
kimyasal tehlike konusunda aynı anda uzman olunamaz. Bunu bir kişiye
indirgeyemezsiniz. Bu ancak bir kurul olabilir, bir afet koordinasyon merkezi
olabilir.
Günlük kaygıya indirgeyemediğimiz
için, biz eğitim salonlarında bu tip sorunlar yaşıyoruz. Biz ilk uluslararası
afet konferansını yaptığımızda da sadece 16 kişi vardı ve bunun 11’i zaten
konuşmacılardı. Bunu da yaşamıştık. Ancak yine de biz bu konuda Don Kişotluktan
vazgeçmiyoruz. 100 kişiden birini bile kazanırsak o da gider başkasına anlatır
derdindeyiz. Biz maraton koşuyoruz.
Eğitimler için ilk başlarda,
sitelere gelsinler eğitimler oralarda verirsin diye talepler geldi. Biz hiçbir
bedel ödetmeden, ücretsiz olarak size zamanımızı veriyoruz. Ataşehir Belediyesi
salonu ayarlıyor, servisler sunuyor, yiyecek ve içecek ikramında bulunuyor.
Broşürler ve kitaplar veriliyor. Bu aşamadan sonra vatandaşların da ellerini
taşın altına sokmaları gerekiyor. Buradan sonra da artık, buraya evimize gelsin
anlatsın demek doğru bir tutum değil. Bilinçli bir yurttaş şunu düşünür: bu
konuda Türkiye’nin en uzman kurumu AKUT bize bu eğitimi veriyor, Ataşehir
Belediyesi servisimi gönderiyor, salonu veriyor, çayımı kahvemi veriyor, benim
ayırmam gereken sadece 1 buçuk saat. Bir sene içerisinde 1,5 saat ayırmak çok
bir zaman değil. Belki o afet anı, o zor zaman başınıza geldiğinde; buradan
alınan bilgilerle eşinizin, çocuğunuzun, ailenizin zarar görmemesini
sağlayacaksınız.
“Asıl umudumuz çocuklar”
Eğitimler
şu an ne aşamada, çocuklara verilen eğitimler nasıl?
Bu çalışmalarda en iyi sonucu
çocuklardan alıyoruz. Çocuklar yetişkinlerle aynı umarsızlığa sahip değil.
Çocuklar her şeye ilgiyle bakıyor. Çocuklar bu tarz bilgileri alınca
yetişkinliklerinde de ilgilerini devam ettiriyorlar. Yetişkinlerin eğitimleri
de çok önemli ancak asıl umudumuz çocuklar. 99 sonrası doğan çocuklarda bu
konuda ilgi çok daha fazla.
Bizi veliler arıyor ve siz bu
çocuklara ne anlatıyorsunuz diye soruyorlar. Çünkü çocuklar babasına arabada
emniyet kemeri taktırmak için kafasının etini yiyormuş. Çünkü biz onlara
anlatırken ailenizi siz uyaracak siz koruyacaksınız bilincini de veriyoruz.
Çocukların gözünde AKUTçu abilerinin bir kahraman imajı var. Bu imajla bu
çocuklara doğru bilgiler verilince çocuklar çok güzel sahipleniyor. Çocuk eve gidince
tehlike analizi yapıyor. Tehlike avı çalışmamızda çocuklar evdeki tehlikeleri
yazıyor, ailesine imzalatıp okula getiriyor. Evdeki tehlikeleri gördük biz
bunları değiştireceğiz diye. 6 ay 1 yıl içerisinde tehlikeleri çözerek tekrar
raporlarını sunuyorlar. Biz bunları site yöneticileriyle anlaşarak yapamayız
masraf çıkabilir diye pek istenmiyor. Ama bunu çocuklar çok güzel
sağlıyor.
Şu anda yetişkinlere yönelik
eğitime ara verildi ve liselerde eğitim vermeye başlıyoruz. Geçen sene özel ve
kamu olmak üzere Alaşehir’deki tüm 42 ilköğretim okulunda yaklaşık 10 bine
yakın öğrenciye ulaştık. Ama sadece afet ve deprem eğitimi değil aynı zamanda
çevre bilinci eğitimi de verdik. Bu sene eğitimlere liselerden başlıyoruz. Ama
bu verdiğimiz eğitimler hiç bitmeyecek. Türkiye’deki özel ve kamu kurumlarında,
Birleşmiş Milletler ’de, Pakistan, Bangladeş, Hindistan, Vietnam, Kamboçya,
Çin, Rusya’da biz operasyonlar yapıp eğitimler veriyoruz. Bütün bu
sorumluluklarımıza ek olarak yaşadığımız coğrafyanın da hakkını veriyoruz.
Türkiye’de 32 ilde eğitimlere devam ediyoruz.
*Ani bir
deprem veya diğer afet durumlarında Ataşehir özelinde kurumların koordinasyon
ağı şu anda yeterli mi?
Türkiye’deki en büyük problem
koordinasyon yani kurumları bir arada çalıştırabilmektir. En son Van depreminde
de gördük. İlk birkaç gün koordinasyonsuzluk oldu. Nerenin ne yardımına
ihtiyacı var, yardıma ihtiyaç var mı emin olunamadı.
Ataşehir özelinde bakarsak;
Ataşehir’den ana arterler geçiyor ve Ataşehir’de konut sayısı artıyor yeni
nüfus geliyor. Finans merkezi, banka genel müdürlükleri, AVM’ler yapılıyor. Bu
aşamada Ataşehir’de nasıl hareket edeceksiniz. Ataşehir Afet Bilgi Sistemi
(ABİS) sistemi çok iyi bir sistem fakat dünyanın en iyi koordinasyon sistemini
kursanız dahi oluşacak bu trafikte nasıl hareket edeceksiniz.
Kentlere insanların böyle
durumlarda kalabilecekleri boş alanlar, parklar gerekiyor. Yoksa deprem
sonrasında binadan sağ salim çıktınız ancak altında durup oturmanız güvenli
değil. Bina yüksekliğinin 1.5 katı uzaklıkta olmanız gerekiyor. Binanın boyu 10
metre ise sizin minimum uzak durmanız gereken mesafe 15 metredir.
Bilgi toplama kapasitesi
gelişiyor, müdahale kapasitesi de iyi derecede arttı. Ancak bunlar bir arada
yapılabilecek mi bu sorun. İstanbul’un afet kapasitesi nedir? Bunu İstanbul’un
kaynaklarıyla planlarsanız doğru olmaz. Bunu Dünya Bankası’na da eleştiri
olarak söyledik. Şu kadar kaynak verdik, bunu alın İstanbul’da afet ekipleri
oluşturun dendi. İstanbul’u kurtaracak Bursa, İzmit, Çanakkale, Ankara’dır. Bunu
söylediğimizde şaşırdılar. Eşit kaplar hesabı yapılmalı. Türkiye’nin %90’ı
deprem bölgesi. 99 yılına göre karşılaştırdığımızda çok iyi durumdayız. Şimdi
çok iyi modern cihazlar, araçlar var. Ancak kurtarma başlığı bütün afet
yönetimi çatısı içerisinde ancak %5 e takabül ediyor ve son çaredir. Yapı stoku
gerçekten elden geçirilmeli ve eski güvensiz yapılar yıkılıp yenisi yapılmalı.
Afetlere
karşı risk algısı üzerine toplumumuzun bakış açısı nedir? (Cevap: Dr. Çağlar
Akgüngör)
13 yıldır risk ve afet üzerine
çalışıyorum. Bu konularda master ve doktoramı yurt dışında tamamlayarak
geldiğimde, Türkiye’de yükseköğrenim kurumları düzeyinde çok büyük bir ilgi
olmadığını gördüm. Bu alanda çalışan bir laboratuvar veya bilimsel bir merkez
kurmayı üniversiteler pek düşünmüyorlardı.
Bir şansım AKUT üyesi olmaktı. Bu
araştırmaları, AKUT çatısı altında yapabileceğimizi düşündük. Temel kaygımız;
toplumu doğru şekilde bilgilendirmek ve yurttaşların davranış değişikliğini
sağlayabilmek. Afet konusunda bir yanılsıma var. Afet, dünyanın en büyük
devletlerinin dahi gücünü aşabilen veya çok zorlayabilen bir olaydır. ABD’de
bile olabiliyor. Bunun altında yatan temel; sadece ekonomik güç değil, o
toplumun afetle ilgili ne kadar alakalı olduğu ve o afete karşı önlem almayı ne
ölçüde benimsediği, ne ölçüde gündelik yaşamına soktuğuyla alakalıdır. Afetle
mücadele konusu, gelişmiş ülkelerde bize göre daha eskiden beri ele alınan bir
konu, biraz daha akılcı bakılıyor. Onlar biraz daha ileride, biz biraz daha
yolun başındayız.
Biz burada özellikle Sosyal
Bilimler perspektifinden risk ve afet üzerine çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.
Toplumlarda afeti bir mühendislik sorunu gibi algılama alışkanlığı var. Mesela
depreme çözüm olarak sadece iyi kalite beton kullanmak çözümdür algısı var. Bu
sadece bir aşamasıdır. Madem böyle yaparak depremden korunabilecektik neden
yapmadık sorusunun cevabı, mühendislik çalışmalarıyla bulunamaz. Ancak
sosyoloji, psikoloji, siyaset, hukuk ve ekonomi çerçevesinden bakılarak
anlaşılabilir.
Mesela insanlar hangi koşulların
sonucu olarak yapı kanununa uymuyorlar, neden elverişli olmayan yerlerde
yerleşime gidiyorlar? Bilgilendirdiğiniz halde neden insanlarda davranış
değişikliği olmuyor gibi sorular var. Bu sorulara Türkiye’de henüz sistemli
şekilde cevap aranmadı. Bizim de hedefimiz üniversitelerde çalışan
meslektaşlarımızla birlikte bu araştırmaları gerçekleştirmek.
Nasuh
Mahruki: “Afet ve Acil Durum öncesine yatırım yapan toplumlar afetleri en az
zararla atlatan toplumlardır.”
Afetlere karşı bilinçlenme
bireyde başlar, aileye ve topluma yayılır, yayılma ve bilinçlenme süreci
süreklilik arz etmelidir.
Türkiye’de Afet ve Acil Durum
Yönetimi konularında sıkça rastladığımız sorunların başında bireylerin konuya
olan duyarsızlıkları ve kurumların eşgüdüm içerisinde çalışamamaları
gelmektedir. Kurumlar arasında ortak kapasite oluşturma sıkıntılarını da
eklediğimizde kurumlar arasındaki koordinasyon maalesef tam olarak
sağlanamamaktadır.
Ülkemizdeki bir başka sorun ise
afet ve acil durumlara karşı önlem almak yerine, afetler sonrasında neler
yapılacağı konularına ağırlık verilmesidir. Bu reaktif bir yaklaşımdır. Mühim
olan proaktif olup, öncesinde bireyi ve toplumu hazırlamaktır. Afet ve Acil
Durum öncesine yatırım yapan toplumlar afetleri en az zararla atlatan
toplumlardır.
Akut Ataşehir Belediyesi Eğitim
ve Araştırma Enstitüsü, bu kaygıdan hareketle Ataşehir’e yakışır bir şekilde
hazırlandı. Bu model İstanbul’un diğer ilçelerine ve diğer şehirlere örnek
olacak bir modeldir. Hepimizin gurur duyması gereken, farklılık yaratan bir
proje bu. Kamu, özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın işbirliğinin
başarılı bir örneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder