3 Nisan 2013 Çarşamba

Stil sahibi minikler ‘Kanz Moda Çekimi’nin yıldızı oluyor


‘Kanz ile Kombinasyonunu Yarat’ facebook kampanyasına katılarak kendi tarzını oluşturan çocuklar Kanz moda çekiminin yıldızı olma şansına sahip oluyor. Kanz Türkiye facebook sayfasını ziyaret eden katılımcılar ayrıca Kanz ve S&D mağazalarında yeni sezon ürünlerini indirimli alabilecek.
Kanz’ın bir klasik haline gelen ‘Kanz ile Kombinasyonunu Yarat’ kampanyası 2013 ilkbahar/yaz sezonunda da rengarenk bir koleksiyon ve muhteşem hediyelerle çocukları bekliyor.  
Kendiniz ve çocuğunuz için güzel kombinasyonlar hazırladığınızı düşünüyorsanız, Kanz 2013 ilkbahar yaz koleksiyonu ile yaratıcılığınızı konuşturmanın tam zamanı. Kanz Türkiye facebook sayfasındaki kampanyaya katılarak, Kanz ve S&D mağazalarında bulabileceğiniz birbirinden renkli ve eğlenceli ilkbahar/yaz bebek - çocuk ürünlerini inceleyip, siz de kendi kombinasyonunuzu yaratabilirsiniz. 1 – 28 Nisan tarihleri arasında kampanyaya katılan herkes kendi kombinasyonunda anında yüzde 20 indirim kazanacak. Kampanya sonunda ise özel jürinin seçtiği sekiz çocuk ‘Kanz Moda Çekimi’nin yıldızı olacak.
En şık minikler dergileri süsleyecek
Kanz Türkiye facebook sayfasındaki ‘Kanz ile Kombinasyonunu Yarat’ kampanyasına katılanlar arasından özel jürinin seçeceği 8 çocuk Kanz Moda Çekimi’ne katılarak, 2013 ilkbahar/yaz sezonunun moda yıldızı olma şansı yakalayacak. Dört hafta sürecek etkinlik sonunda finale kalan 8 çocuk, Kanz koleksiyonu moda çekimiyle Türkiye’nin önde gelen birçok anne-bebek dergisinin sayfalarını süsleyecek.
Yeni sezon yüzde 20 indirimle açılıyor
‘Kanz ile Kombinasyonunu Yarat’ kampanyasına katılan herkese rengarenk Kanz yeni sezon ürünleri yüzde 20 indirimli olacak. Yüzde 20 indirimden faydalanmak için kampanya sonunda mail adreslerine gönderilen indirim koduyla Kanz ya da S&D mağazalarına uğramanız yeterli. Üstelik indirimde sınır yok, her hafta yeni bir kombinasyon yaratıp, her hafta yüzde 20 indirimden faydalanabilirsiniz.

Dumlupınar Denizaltısı’nın tüm şehitlerine İZ TV’den anlamlı bir saygı duruşu


81 denizcinin şehit olduğu Dumlupınar Denizaltısı’nın 60. Yılına özel, Savaş Karakaş’ın sunumuyla “Son Tanıklarıyla Dumlupınar” belgeseli İZ TV ekranlarında

Çanakkale Boğazı’nda 4 Nisan 1953 gecesi 81 denizcinin şehit olarak Türk denizcilik tarihinin en büyük facialarından biri olarak kabul edilen kazanın tüm detaylarıya anlatıldığı ‘Son Tanıklarıyla Dumlupınar’ belgeseli İZ TV ekranlarına geliyor. Savaş Karakaş’ın sunumuyla 4 Nisan 2013 Perşembe günü saat 21:30’da İZ TV’de yayınlanacak olan belgesel, olayın 60’nci Yılına Özel konukları da ekranlara taşıyacak. T.C.G Dumlupınar’ın adlı denizaltının İsveç bandıralı Nobaland adlı gemi ile çarpışması sonucu 86  mürettebatlık denizaltıdan sadece  beş kişi kurtarılabilmişti.
‘Son Tanıklarıyla Dumlupınar’ belgeselinde faciadan kurtulan ve şuan hayatta olan Em. Astsb Hüseyin İnkaya ve Em. Astsb Hüseyin Akış, İZ TV izleyicileri için o geceyi anlatıyor. Şehit yakınları ve Dumlupınar Denizaltısı’nın kurtarma ekibinde yer alan Osman Öndes ve Yılmaz Süsen de 60 yıllık hatıralarını bu özel programda dile getiriyor.
Bu belgeselde, Dumlupınar denizaltısı ve içindeki şehitlerin hikayeleri, sinema duyarlılığıyla çekilmiş dramatik canlandırmalar, dünyanın seçkin arşivlerinden titizlikle bulunmuş gerçek görüntüler ve ‘Çelik Tabut’un sualtı görüntüleri tanıkların anlatımıyla facianın karanlık yüzüne ışık tutuyor. Kazanın nasıl olduğu, kurtarma çalışmalarında yaşananlar, Dumlupınar’ın bugüne kadar neden çıkarılmadığı, Son Tanıklarıyla Dumlupınar belgeseli ile İZ TV ekranına yansıyacak.
Son Tanıklarıyla Dumlupınar belgeseli 4 Nisan Perşembe akşamı saat 21.30’da İZ TV ekranlarında  olacak

2 Nisan 2013 Salı

Türkiye’nin ilk 4K yayını Digiturk’ten


Digiturk, HD görüntüden 4 kat daha fazla çözünürlük sağlayan 4K için denemelere başladı. Türkiye’nin ilk 4K yayınını gerçekleştiren Digiturk gerekli standartların ve sektörel altyapı oluştuğunda  4K yayınları üyelerine sunmaya başlayacak.
Türkiye’nin ilk ve lider dijital yayın platformu Digiturk, dijital yayıncılık sektöründe bir ilke daha imza atarak Türkiye’nin ilk 4K yayınını gerçekleştirdi. 2 Nisan 2013 Salı günü Digiturk’ün Beşiktaş’ta bulunan Genel Müdürlük binasında gerçekleştirilen test yayını ile 4K kalitesiyle çekilmiş görüntüler ilk kez gösterildi.
Digiturk Ürün Geliştirme ve Operasyon Yayın Sistemleri Yöneticisi Emre Uysal, 4K yayın için gerekli standartların ve altyapının oluşmasının zaman alacağını belirterek bu sürecin bir-iki yıl kadar sürebileceğini belirtti. Digiturk olarak 4K yayın için gerekli altyapıya ve servis gücüne sahip olduklarını belirten Uysal, “4K halihazırda hayatımızda olan bir teknoloji. Bu teknolojiyle çekilen sinema filmleri mevcut. Sinema salonlarındaki teknik imkanlara göre bu prodüksiyonları 2K veya 4K olarak izliyoruz. 4K yayın mevcut standartlar ve altyapı nedeniyle şu anda yalnızca deneysel olarak yapılabiliyor. Şu an için sinyali stüdyo içinde taşıyacak standartlar, iletim ve alıcı standartları henüz oluşmadı. Bu nedenle, ticari anlamda bir uygulama söz konusu değil. Digiturk olarak biz bu servisi bugün itibarı ile sağlamaya hazır durumdayız.  Ancak standartların ve gerekli altyapının sektörel olarak hazır olması gerekiyor” dedi.
Stüdyodan TV alıcısına bütün zincir değişecek
4K görüntü 8 milyon piksellik çözünürlükle HD görüntüden 4 kat daha fazla çözünürlük sağlıyor. Saniyede 50  (interlace) yarım kare yerine saniyede 50 tam kare görüntü sunan 4K teknolojisi,  teoride 8 kat daha fazla görüntü verisi oluşturuyor. 4K görüntü ekran oranı HD ile aynı 16/9 formatında. Çok daha büyük ekranlarda görüntü kalitesinden ödün vermeden yayınları izleme olanağı sağlayan 4K ile özellikle spor karşılaşmaları ve özel efektler içeren içeriklerde daha akıcı bir görüntü elde ediliyor. 4K yayın ile birlikte stüdyodan TV alıcısına bütün yayın zincirinde büyük değişiklikler gerçekleşmesi bekleniyor.
Film endüstrisinde 4K ve 8K kamera sistemleri ile çok sayıda film uzun süredir çekiliyor. Çekilen içerikler edit/grafik sistemlerine aktarılıyor ve üzerinde oynanarak son haline getiriliyor. İçerik dijital sinema salonları için 2K veya 4K olarak sunulurken TV yayıncıları için 1080i veya 720p,  Blue Ray cihazlar için 1080p formata indirgeniyor.

1 Nisan 2013 Pazartesi

desiBel Ajans Coca-Cola'nın Yeni Ajansı Oldu!


Coca-Cola’nın yeni kurumsal iletişim ajansı desiBel Ajans oldu. desiBel Ajans, 1 Nisan 2013 tarihinden itibaren Coca-Cola Türkiye’ye stratejik iletişim, lider iletişimi, medya ilişkileri ve gündem yönetimi desteği vermeye başladı.
desiBel Ajans’ın Coca-Cola dışındaki müşterileri arasında Digiturk, Boğaziçi Üniversitesi, Servier İlaç ve Mobilya Sanayicileri Derneği (MOBSAD) de bulunuyor.

24 Mart 2013 Pazar

Irak Savaşı’nın 10. Yılında ‘Bizi Rahat Bırakın’ Fotoğraf Sergisi


Irak Savaşı’nın başlamasının 10. yıldönümünde Ataşehir Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Bizi Rahat Bırakın” fotoğraf sergisi, savaşın sivillerin hayatını nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor…


Irak Savaşı sırasında ve sonrasında patlayan bombalar yüzünden yaralanmış Iraklılar, Nico Guido’nun objektifinden izleyenlere savaşın izlerini anlatıyor. Irak Savaşı’nın başlamasının 10. yıldönümünde Ataşehir Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Bizi Rahat Bırakın/Leave Us Alone” sergisi, savaşın sivillerin hayatını nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Serginin açılışını Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkan Vekili Akif Hamza Çebi, CHP İstanbul Milletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt, Celal Dinçer, Haluk Eyidoğan, Aykut Erdoğdu, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve ünlü fotoğraf sanatçısı Nico Guido’yla birlikte sanatseverler gerçekleştirdi.

DEMET EVGAR, GÜLRİZ SURURİ SESLENDİRDİ

23 Mart’ta İngiltere, Hindistan, İsveç, Lefkoşa ve Türkiye’de eş zamanlı açılan olan sergi, Guido’nun 2010 yılının Aralık ayında ve geçtiğimiz sene Ürdün’ün başkenti Amman’a giderek plastik cerrahi ameliyatları geçirmiş Iraklıların portre fotoğraflarından oluşuyor. Sergi konsepti uyarınca, fotoğrafı çekilen her Iraklının 5 dakikalık ses kaydının da alındığı serginin ses kayıtlarını, Bennu Yıldırımlar, Cem Davran, Demet Evgar, Emre Karayel, Gülriz Sururi, Levent Üzümcü, Mehmet Ali Aabora, Metin Uca, Mustafa Alabora, Sumru Yavrucuk gibi Iraklı savaş karşıtı tiyatro sanatçıları seslendirdi. Bu kayıtlarda, yaralı sivil Iraklılar kendilerini tanıtıp, bombadan önce nasıl bir hayatları olduğunu ve bomba sonrası hayatlarının nasıl değiştiğini anlatıyor.
 
 

Sergilenen her fotoğrafın altında bir kulaklığın yer aldığı sergide,  sanatseverler Iraklıların sözlerine tercüman olan sanatçıların sesleri aracılığıyla fotoğraftaki kişinin hislerini paylaşacak.

Serginin açılışında konuşan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, böyle çarpıcı bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yaptıkları için çok memnun olduklarını belirtti. Savaşın acı yüzünün yıllar geçse de silinmesinin çok zor olduğunu bu sergide bir kez daha yakından gördüklerini belirten İlgezdi, “Tüm halklarının barış içinde yaşadığı bir dünya hepimizin hayali. Atılan o bombalar yıllarca etkisini özellikle çocukların üzerinde gösteriyor. Bu fotoğraf sergisi hepimize ibret olsun ve artık savaşların olmadığı bir dünya olsun” diye konuştu.

Fotoğraf sanatçısı Nico Guido da Amman’a son gidişinden oldukça etkilendiğini belirterek, “ Yüzünde otuzun üzerinde ameliyat olmuş bir Iraklı “Sizin medeniyetinizi, paranızı, modern yaşantınızı istemiyoruz. Sadece bizi yalnız bırakın!” demesinden etkilenerek sergiye bu ismi verdik. Irak Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin sayısı kimi kaynaklara göre 100 bin, kimi kaynaklara göre ise 1 milyon kişi.  ABD’deki 11 Eylül saldırılarında ise 3 bin kişinin hayatını kaybetmesine rağmen tüm dünya yıllardır sadece 11 Eylül’de yaşanılanları konuşuyor.  Irak’ta olanları daha çok dikkat kesilmemiz gerekiyor. Savaşın, halklar üzerinde nasıl korkunç izler bıraktığını görmek için bu sergiye gelmek gerekiyor ve ‘Barışın egemen olduğu bir dünya diliyorum” dedi.

İstanbul’da sadece Ataşehir Belediyesi Cemal Süreya Sergi Salonu’nda görülebilecek olan sergi 23-30 Mart tarihleri arasında Novada Alışveriş Merkezi’nde ziyaret edilebilecek.

22 Mart 2013 Cuma

Boğaziçi’nde ‘Festivallerin Sineması’ Paneli


Boğaziçi’nde ‘Festivallerin Sineması’ Paneli


Boğaziçi Üniversitesi, Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Derviş Zaim, Barış Pirhasan, Pelin Esmer, Ezel Akay, Emin Alper, Seyfi Teoman gibi Türkiye ve dünya sinemasına mal olmuş birçok sinemacının yetiştiği bir okul olarak 150. kuruluş yılında sinema konulu çeşitli etkinliklere imza atacak.

150. Yıl etkinlikleri çerçevesinde Boğaziçi Üniversitesi, festivallerin çoğaldığı son dönemlerde sinemanın geçirdiği dönüşümü konu alan bir panele ev sahipliği yapacak. Türkiye sinemasının yükselmekte olduğu son dönemlerde bu alanı farklı kulvarlarda yaptıkları çalışmalarla geliştiren İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan, Altyazı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fırat Yücel ve Mithat Alam Film Merkezi Direktörü Yamaç Okur bu panelde festivaller ve sinema ilişkisini tartışacaklar. Panelde ayrıca kendisi de bir okul işlevi gören İstanbul Film Festivali’nin Türk sinemasına katkısı ve festival dünyasındaki yeri masaya yatırılacak. 30 Mart-14 Nisan tarihleri arasında otuz ikincisi gerçekleştirilecek İstanbul Film Festivali’nin bu seneki programında öne çıkan temalar, filmler ve etkinlikler yine bu panelde konuşulacak konular arasında olacak.

Truman Show’un yönetmeni Peter Weir 12 Nisan’da Boğaziçi’nde

150. Yıl Kutlamaları sırasında Boğaziçi Üniversitesi İstanbul Film Festivali’yle yapılan ortaklık çerçevesinde 12 Nisan Cuma günü saat 16:00’da, Truman Show, Ölü Ozanlar Derneği gibi filmleriyle tanıdığımız yönetmen Peter Weir’i ağırlayacak.  Ünlü yönetmen Mithat Alam Film Merkezi’nde bir “sinema dersi” verecek.

Boğaziçi Üniversitesi, Mithat Alam Film Merkezi ve Altyapı Dergisi gibi oluşumlara ön ayak olarak Türkiye’de çağdaş sinemanın gelişmesine ve yaygınlaşmasına sadece pratik anlamda değil düşünsel anlamda da önemli katkılarda bulunuyor.

                       
Festivallerin Sineması Paneli
27 Mart 2013 Saat 16:00
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu
Katılımcılar:            Azize Tan (İstanbul Film Festivali Direktörü)
                        Fırat Yücel (Altyazı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni)
                        Yamaç Okur (Mithat Alam Film Merkezi Direktörü)


Boğaziçi Üniversitesi 150. yıl etkinlikleri hakkında bilgi için: http://150.boun.edu.tr

18 Mart 2013 Pazartesi

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ 150. YIL ETKİNLİKLERİNİ WEB’E TAŞIDI


1863 yılında Bebek Kampüsü’nde Robert Kolej olarak eğitim ve öğretime başlamış olan Boğaziçi Üniversitesi, dünyada ve Türkiye’de yaratmış olduğu eğitim geleneği ile akademik ve kültürel değerleri 2013-2014 yıllarında düzenleyeceği etkinliklerle  toplumun farklı kesimleriyle paylaşıyor.

150. Yıl etkinliklerini http://150.boun.edu.tr adresine de taşıyan Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik geleneği, kültürel birikimi, 150 yıllık kültür ve sanat birikiminin yansıyacağı etkinlikleri, mezunlarla buluşmalar, kısacası 150. Yıl kapsamında üniversitenin sahip olduğu bilgi ve deneyimi toplumun tüm kesimleriyle paylaşmak amacıyla düzenlenecek tüm etkinlikler web sayfası kanalıyla üniversite dışına da açılmış olacak.

150. yıl etkinliklerini tüm Türkiye’ye yayılmasını amaçlayan Boğaziçi Üniversitesi’nde 2013-2014 yıllarında yer alacak dünya çapında bilim insanlarının konuk olacağı seminer ve konferanslar, kültürel ve tarihi birikim yansıtan sergiler, edebiyat, müzik, sinema ve tiyatro buluşmaları, Boğaziçi Üniversitesi tarihi ile ilgili yayınlar, tarihi bina restorasyonları, topluma dönük sosyal sorumluluk projeleri bundan böyle  http://150.boun.edu.tr adresinden de izlenebilecek.

9 Mart 2013 Cumartesi

TV ve bilgisayar ev işinin yerini aldı, kadında obezite riski arttı!


Gelişen teknolojiler ile değişen yeni yaşam şeklinin, kadınlarda obezite riskini artırdığı istatistiksel olarak kanıtlandı. ABD’de  Arnold Halk Sağlığı Enstitüsü  tarafından 19-65 yaş arasındaki 55 bin kadın üzerinde yapılan araştırma, kadınların 1965 ve 2010 yılları arasındaki 45 yılda yaşam alışkanlıklarındaki değişimleri ortaya koydu.  Epidemiyolog Dr. Edward Archers liderliğindeki ekip tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre 45 yıl içinde kadınlar artık yemek, temizlik, çamaşır gibi ev işlerine yüzde 50’den fazla oranda daha az vakit ayırıp daha çok TV izleyip, bilgisayar başında vakit geçiriyor. Enstitü araştırmasında, bu değişimin gelecek nesiller için başta obezite olmak üzere önemli sağlık sorunlarına neden olacağı uyarısında bulunuluyor.
 İLK KEZ YAPILAN ARAŞTIRMA
Araştırmada 1965-2010 yılları arasında, kadınların ev faaliyetleri yaparken harcadıkları zaman ve enerji miktarı incelendi. Arnold Halk Sağlığı Enstitüsü’nün bu araştırması aynı zamanda kadınlarda zaman kullanma eğilimi, ev yönetimi ve enerji harcamasını inceleyen ilk araştırma olma özelliğine sahip. Geçtiğimiz günlerde PLOS ONE (The Public Library of Science)’da da  yayınlanan araştırmadaki bulgular ev faaliyetleri yaparken harcanan zamanın, tüm kadınlar arasında yüzde 50’den fazla düştüğünü ortaya koyuyor.  Buna göre kadınlar 1965’de haftada ortalama 26 saatlerini ev işlerine harcarken, bu süre 2010 yılındayüzde 50 azalarak 13 saate geriledi. Ev işlerine harcanan zamandaki bu hızlı düşüş ile birlikte özellikle çalışmayan kadınların haftada ev işleri için harcadıkları enerjide de 2.500 kaloriden fazla gerileme oldu.
DOĞACAK ÇOCUKLAR İÇİN DE RİSK
Dr. Archers, araştırma sonuçları ile ilgili yaptığı değerlendirmede,  "Kadınlar ev işi yaparken 50 yıl öncesine göre daha az zaman harcıyorlar. Sonuç olarak, fiziksel aktivite oranları düşerken bilgisayar ve televizyon gibi hareketsiz yaşam tarzında harcanan zamanda artış oldu" dedi.  Araştırma sonuçlarına göre, ev işlerine harcanan zamandaki gerileme sadece kadınlar için değil, yeni doğacak çocuklar için de sağlık ve obez olma riski getiriyor. Ev kadınlarında  ve çalışmayan annelerde hareketsiz davranışların en yüksek düzeyde olduğuna ve ev işlerinde de en yüksek düşüşün gözlendiğine dikkat çeken Dr. Archers, şöyle devam etti: “Bu önemlidir çünkü ev kadınları ve çalışmayan anneler, çalışanlara göre daha fazla çocuk sahibi olma eğilimindedir ve hareketsiz davranış ya da fiziksel hareketsizlik düzeyi yüksek olan kadınların çocukları da obezite, diyabet ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıklara daha yatkın doğar.”

45 yılda kadın yaşamında obeziteyi tetikleyen değişim

 

§  1965 yılında çalışmayan kadınlar haftada 33 saatlerini ev işlerine harcarken, 2010 yılında bu süre 16.5 saate indi.

§  Çalışan kadınlarda ise bu süre haftada 17 saatten 10.4 saate geriledi.

§  Çalışmayan kadınlar 1960’da evişi yaparken haftada 6.000 kalori harcarken, 2010’da bu değer 3.486’ya indi.

§  Çlışan kadınlar ise 1960’da evişi için haftada 3.106  kalori harcarken, 2010’da harcanan kalori 2.182’ye geriledi.

§  Kadınların TV ve bilgisayar başında geçirdikleri ortalama süre 1965’de haftada 8.3 saat iken, 2010’da 16.5 saate çıktı.

 

Ev işi azalınca, baskül ibresi kadınların moralini bozdu!

-Ev işi azalınca, baskül ibresi kadınların moralini bozdu
-ABD'de kadınlar 1965'te haftada ortalama 26 saatlerini
ev işlerine harcarken, bu süre 2010 yılında 13 saate geriledi
-ABD Arnold Halk Sağlığı Enstitüsü araştırmasına göre, ev işleri
azalınca kadınlarda obezite riski ortaya çıktı
İSTANBUL (AA)'dan Eda Topcu'nun haberine göre, Kadınlar yıllar içinde teknolojide yaşanan gelişmelerin de etkisiyle ev işlerine daha az zaman ve efor harcayınca, obezite riski de ağırlığını hissettirmeye başladı. ABD'de kadınlar 1965 yılında haftada ortalama 26 saatlerini ev işlerine harcarken, bu süre 2010 yılında 13 saate geriledi.
ABD'de Arnold Halk Sağlığı Enstitüsü tarafından 19-65 yaş arasındaki 55 bin kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, gelişen teknolojiler ile değişen yeni yaşam şeklinin, kadınlarda obezite riskini artırdığı istatistiksel olarak kanıtlandı.
Enstitü tarafından AA muhabirine yapılan açıklamada, 19-65 yaş arasındaki 55 bin kadın üzerinde yapılan araştırmanın, 1965 ve 2010 yılları arasındaki 45 yılda kadınların yaşam alışkanlıklarındaki değişimleri ortaya koyduğu belirtildi.
Epidemiyolog Dr. Edward Archers liderliğindeki ekip tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre 45 yıl içinde kadınlar artık yemek, temizlik, çamaşır gibi ev işlerine yüzde 50'den fazla oranda daha az vakit ayırıp, bunların yerine daha çok TV izleyip, bilgisayar başında daha çok vakit geçiriyor.
Enstitü araştırmasında, bu değişimin gelecek nesiller için başta obezite olmak üzere önemli sağlık sorunlarına neden olacağı uyarısında bulunuluyor. Araştırmada 1965-2010 yılları arasında, kadınların ev faaliyetleri yaparken harcadıkları zaman ve enerji miktarı incelenirken, araştırma aynı zamanda kadınlarda zaman kullanma eğilimi, ev yönetimi ve enerji harcamasını inceleyen ilk araştırma olma özelliğine sahip bulunuyor.
Geçtiğimiz günlerde PLOS ONE'da da (The Public Library of Science) yayınlanan araştırmadaki bulgular ev faaliyetleri yaparken harcanan zamanın, tüm kadınlar arasında yüzde 50'den fazla düştüğünü ortaya koyuyor.
Buna göre kadınlar 1965'de haftada ortalama 26 saatlerini ev işlerine harcarken, bu süre 2010 yılında 13 saate geriledi. Ev işlerine harcanan zamandaki bu hızlı düşüş ile birlikte özellikle çalışmayan kadınların haftada ev işleri için harcadıkları enerjide de 2 bin 500 kaloriden fazla gerileme oldu.
Dr. Archers, araştırma sonuçları ile ilgili yaptığı değerlendirmede, kadınların ev işi yaparken 50 yıl öncesine göre daha az zaman harcadıklarına işaret ederek, ''Fiziksel aktivite oranları düşerken bilgisayar ve televizyon gibi hareketsiz yaşam tarzında harcanan zamanda artış oldu'' dedi.
Araştırma sonuçlarına göre, ev işlerine harcanan zamandaki gerileme sadece kadınlar için değil, yeni doğacak çocuklar için de sağlık ve obez olma riski getirdiğinin altını çizen Archers, ''Ev kadınlarında ve çalışmayan annelerde hareketsiz davranışlar en yüksek düzeyde bulunuyor, ve ev işlerinde de en yüksek düşüş bu kesimde gözlendi. Bu önemlidir çünkü ev kadınları ve çalışmayan anneler, çalışanlara göre daha fazla çocuk sahibi olma eğilimindedir ve hareketsiz davranış ya da fiziksel hareketsizlik düzeyi yüksek olan kadınların çocukları da obezite, diyabet ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıklara daha yatkın doğar'' ifadelerini kullandı.

5 Mart 2013 Salı

Teknolojiye 70 milyon TL yatırdı, Digiturk’te bir üyelikle dört ekran dönemi başladı




Digiturk başlattığı yepyeni televizyonculuk dönemi ile üyelerine artık dizi, film ve seyrettiği kanalları bilgisayardan, cep telefonundan, tabletten ve televizyondan ücret farkı ödemeksizin ‘Dilediği Zaman Dilediği Yerde’ izletecek.


Türkiye’nin ilk ve lider dijital yayıncılık platformu Digiturk, üyelerinin mobil cihazlar ve internet üzerinden üye oldukları yayınlara sınırsız ve kesintisiz erişimini sağlamak üzere geliştirdiği “Dilediğin Zaman Dilediğin Yerde” hizmetini, 1 Mart 2013 Cuma günü, Kuruçeşme Suada’da düzenlenen basın toplantısı ile tanıttı.
Digiturk, hızla gelişen teknolojilerin ve mobilitenin, izleme alışkanlıklarının değiştirmesiyle ortaya çıkan ‘yeni izleyici’ profilinin ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak üzere yepyeni bir televizyonculuk dönemi başlatıyor. “Dilediğin Zaman, Dilediğin Yerde” ile Digiturk müşterileri,  akıllı telefon, bilgisayar ve tabletlerinden dizileri, filmleri ve tüm Digiturk içeriklerini abone oldukları paket fiyatı üzerinden hiçbir ek ücret ödemeden izleyebilecekler. Bu sayede, Digiturk üyeleri izlemek istedikleri yayınlara diledikleri zaman, diledikleri yerden kolayca ulaşabilecekler.

“Dilediğin Zaman Dilediğin Yerde” kampanyasının reklam yüzü ise sevilen sanatçı Nil Karaibrahimgil oldu.
Televizyonculukta yeni bir devrin kapıları açılıyor
Digiturk Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Çağrı Dönmez, Digiturk’ün dijital yayıncılıkta Avrupa’nın birçok ülkesine göre teknolojik anlamda üstün olduğunu belirterek, gelirlerini 2012 yıl sonu itibarıyla yüzde 27’lik bir artışla 1,4 milyar TL’nin üzerine taşıdıklarını ifade etti.  Paralı televizyon yayıncılığı sektöründeki gelir pazar payının yüzde 80 olduğunu vurgulayan Dönmez, 2012 yılında 700 bin yeni üye kazanarak pazarı büyüttüklerini belirtti. Digiturk üyelerinin gelişen teknolojinin sağladığı eşsiz televizyon izleme ayrıcalığıyla buluşması için ‘Dilediğin Zaman Dilediğin Yerde’ hizmetini sunmaya başladıklarını söyleyen Dönmez, “Digiturk, bugüne kadar Türkiye’de hep ilklere imza attı. Digiturk üyelerinin teknolojiyi çok iyi kullandıklarını yaptığımız araştırmalarda görüyoruz. Biz de bu çerçevede 70 milyon TL’lik bir teknolojik yatırımla, bir üyelikle dört ekran dönemini başlatıyoruz. Bu televizyonculukta yeni bir standart ve biz de yeni dönemin kapılarını Digiturk üyelerine açıyoruz” dedi.

İnternet üzerinden yayın yapan en büyük platform olacağız
Basın toplantısında bir sunum gerçekleştiren Digiturk Pazarlama Direktörü Boysan Akkaya ise “Her alanda tüketici beklentilerinin hızla değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Bu durum televizyon izleyicisi açısından da farklı değil. Bu değişimin hızına ayak uydurmak ve üyelerimizin yayınlara hem kaliteli ve konforlu hem de sınırsız bir şekilde erişebilmesini sağlamak için yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.