5 Kasım 2013 Salı

WBCSD Dünya Başkanı Bakker: Türkiye ekonomisi büyür ama suyunuza dikkat edin

- "Türkiye hala çok ilginç bir pazar, ekonomik gelişme devam edecek ama gelişmenin sürdürülebilirlik ile birlikte götürülmesi lazım"
- "Türkiye'deki en büyük zorluklardan biri, gelecekte su kaynaklarının durumu olacak? O yüzden SKD Türkiye gibi bir dernek burada çok önemli"
-SKD Başkanı Galya Molinas: 
- "Sürdürülebilir kalkınma Türkiye'de herkesin gündemine girdi ama bu konuda yapılacak daha çok şey var"
- "2013 yılında Türkiye global ligde en rekabetçi 44'üncü ülke oldu, sürdürülebilirliği entegre ederek baktığımızda ise 80'li sıralara düşüyor"
- "Binalarda enerji verimliliği kapsamında uygulamaya aldığımız tasarruf projemize, Türkiye'den 26 büyük şirket katıldı"
İSTANBUL (AA) - EDA TOPCU - Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (WBCSD) Dünya Başkanı Peter Bakker,  Türkiye'de ekonomik büyüme potansiyeli olduğuna işaret ederek, "Türkiye hala çok ilginç bir pazar ve ekonomik gelişmenin devam edeceğini düşünüyoruz. Ama bu ekonomik gelişmenin sürdürülebilirlik ile birlikte götürülmesi lazım" dedi.
WBCSD'nin yıllık konsey toplantısı çerçevesinde İstanbul'da bulunan Bakker ile İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Başkanı ve Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölümü Başkanı Galya Frayman Molinas, AA muhabirine basına kapalı gerçekleştirilen konsey toplantısı öncesi, sürdürülebilir kalkınma modelinin global ve Türkiye ayağı ile toplantının içeriğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakker, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda dünyadaki bütün ülkelerin durumunun birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, "Gelişmiş ülkelerde, mesela ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılması gereken, elimizdeki altyapının sürdürülebilir hale getirilmesi. Oralarda asıl zorluk bu alanda... O yüzden bu ülkelerde altyapı yapılacaksa ya da yenilenecekse bunu daha akıllı sistemlerle yenileyelim düşüncesi hakim. Çin, Hindistan, Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerde ise amaç yeni bir altyapı oluşturmak ve bunu oluştururken de ilk etaptan sürdürülebilir bir altyapı ortaya koyabilmek" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin pek çok açıdan bakıldığında hedeflerin ortasında bir yerde olduğuna dikkati çeken Bakker, "Sürdürülebilirlik açısından Türkiye belli bir seviyeye ulaşmış durumda ama tabii geliştirilecek alanlar var. Mesela Çin'de Hindistan'da çok daha büyük altyapı sorunları var. Orada sıfırdan altyapı kurulması gerekiyor. Türkiye gibi ülkelere baktığımızda, burada bir ekonomik büyüme hala var, hala çok ilginç bir pazar ve ekonomik gelişmenin devam edeceğini düşünüyoruz. Ama bu ekonomik gelişmenin sürdürülebilirlik ile birlikte götürülmesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.
 -"Enerji fiyatları Türkiye'de çok yüksek"
 Peter Bakker, şirketlerin en güçlü olduğu alanın verilerin bulunduğu alan olduğuna işaret ederek, şöyle dedi:
"Elinizde veriler varsa o alanda harekete de geçilebilir. Ama elinizde veriler, gerçekler yoksa harekete geçemezsiniz. Bu da tutarlı bir planınız olmadığını gösterir. Türkiye'nin sürdürülebilirlik konusunda sorunlarına ya da şirketlerin karşılaştığı sorunlara baktığımızda, öncelikle yapılması gereken veri toplamak. Türkiye'de olmanın en büyük avantajlarından biri de Türk şirketlerin liderleriyle birebir görüşme fırsatı buluyoruz. Onların bu gelişmeleri öğrenmelerini sağlıyoruz ve SKD Türkiye sayesinde bu enstrümanlar hakkında bilgi paylaşıyoruz.
Türkiye'nin fosil yakıt ithalatçısı olduğunu biliyoruz. Uzun vadede bu sürdürülebilir bir strateji olmayacaktır. Aslında buradayken Türkiye'deki iş dünyası alternatif enerjiler konusunda ne düşünüyor bu konuda bilgi toplamak istiyorum. Çünkü bazı alternatif kaynaklar, mesela rüzgar ve güneş enerjisi konusunda çok güzel olasılıkların olabileceği bir ülke burası... Türkiye enerji fiyatları bütün dünyada en yüksek olan ülkeler arasında... O yüzden bütün bu sebepler alternatif enerjiler için bir iş vakasının oluşturulmasını kolaylaştırmalı diye düşünüyorum çünkü, enerji fiyatları Türkiye'de çok yüksek."
Sürdürülebilirliğin sadece ulusal bazda düşünülmesinin yeterli olmadığına vurgu yapan Bakker, Türkiye'deki en büyük zorluklardan birinin, gelecekte su kaynaklarının durumu olacağını bu nedenle SKD Türkiye gibi bir derneğin çok önemli olduğunu, SKD Türkiye'nin sürekli kendileriyle temas halinde olduğunu ifade etti.
Bakker, "Böylelikle biz hem global sorunlara bakan bir platform oluşturuyoruz hem de bu sorunların o ülke üzerindeki yerel yansımaları nedir bunu görebiliyoruz. Bunlara çözümler üretmeye çalışıyoruz. İstanbul'daki toplantımızda hedefimiz çok sayıda şirkete ulaşmak" dedi.
İstanbul'da gerçekleştirilen konsey toplantısı hakkında da bilgi veren Bakker, toplantı kapsamında global ölçekli 200 şirketin CEO'ları ile sürdürülebilirlikten sorumlu üst düzey yöneticilerinin İstanbul'da bir araya geldiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Bu toplantıları her yıl düzenliyoruz, her zaman ilginç ve farklı bir yerde yapıyoruz. Bu yıl gündemimizdeki ana konu ise 'Eylem 2020'. Bu yılki başlığımız bu olacak. 3 yıl önce WBCSD, 'Vizyon 2050' adlı bir program yayınladı. Bu program, iş dünyası ya da dünya, bildiğimiz şekliyle sürdürülebilir olamayacak şeklinde bir stratejiydi. Eylem 2020'de dünyadaki bütün bilim adamlarıyla iş birliği yapılarak hazırlandı. Sürdürülebilirlik anlamında dikkate alınması gereken trendler ve gerçekler nedir bunları analiz etmek amacıyla bu çalışmayı yaptık. Odaklanmamız gereken öncelikleri belirledik. Program kapsamında her öncelik alanı için şirketlerle bir arada çalışıyoruz ve bu sayede iş dünyası nasıl çözümler üretebilir bunları bulmaya çalışıyoruz.
Bütün bu şirketlerin ve iş dünyasının getirdiği çözümler bir araya gelecek ve Eylem 2020'yi oluşturacak. Tabii bu gündem sayesinde de 'Vizyon 2050' stratejimizi hayata geçirebileceğiz. İstanbul'da yapılacak toplantıyla şu ana kadar yaptığımız çalışmaları paylaşmayı, bilgi alışverişinde bulunmayı ve burada bulunan bütün üye şirketlerin çözüm üretebilmek için aktif bir şekilde bu platforma katılmasını sağlamayı amaçlıyoruz."
WBCSD'nin önümüzdeki dönem için çok net bir yol haritasına sahip olduğunun altını çizen Bakker, önümüzdeki dönem çalışmalarını şöyle anlattı:
"Hedef haritamızı ve öncelik alanlarımızı belirledik. Bu öncelik alanları hangi şirketleri ilgilendiriyorsa bütün bu şirketlerle temasa geçmiş durumdayız. Aktif bir şekilde çözümlerin hayata geçirilmesi için ilgili şirketlerden destek alacağız. WBCSD olarak 2 şey yapıyoruz. Şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili önceliklerinin belirlenmesi için onlara yardımcı oluyoruz. Ve yine kendi işlerini daha sürdürülebilir kılmaları için onların sürdürülebilir çözümler üretmeleri alanında yenilik yapmalarını sağlıyoruz. İkincisi de sürdürülebilirlik için iş vakaları oluşturmalarını istiyoruz ve bu konuda destek oluyoruz. Bu iki şeyi aynı anda yaptığınız zaman çözümleriniz çok inovatif oluyor."
 -"Genç nesilde müthiş bir çevre duyarlılığı var"
 SKD Başkanı Galya Frayman Molinas ise, sürdürülebilir kalkınma algısı ve dernek olarak Türkiye'de yaptıkları çalışmalar ile ilgili bilgi verdi.
Sürdürülebilir kalkınmanın kurumsal sosyal sorumluluk ya da philanthropy olmadığına vurgu yapan Molinas, "Sürdürülebilir kalkınmanın içinde risk yönetimi var, mutlak surette tasarruf var, geleceğe dair fırsatların iyi okunup bir takım hareketlerin yapılması var. Bu, 'Smart Business' dediğimiz akıllı iş yaratmanın bütün özelliklerini içinde barındıran bir olgu. Kaynakların daha verimli kullanımına yönelik, sosyal, çevresel ve ekonomik ortam ve şartları bir araya getiren bir çalışma modeli ve bu, gerçek anlamda büyümeyi hedefleyen bir iş modeli. Bu iş modeli içerisinde çevresel kaynaklar, ekonomik araçlarla ekonomik kaynaklar ve toplumsal kaynakların maksimize edilmesi var" açıklamasında bulundu.
Konunun Türkiye'de herkesin gündemine girmiş olmasının memnuniyet verici olduğunu, sürdürülebilir kalkınmayı kolay olmayan ve herkesin birlikte çalışmasını gerektiren bir konu olarak nitelendiren Molinas, bu kapsamda bir takım tabuların ve çalışma şekillerinin yıkılmasının gerekliliğine işaret ederek, kamu da dahil herkesin gündeminde olan sürdürülebilir kalkınma kapsamında herkesin birlikte nasıl çalışılacağı konusunu anlamaya ve öğrenmeye çalıştığını dile getirdi.
Algının ülke geneline henüz yayılmadığına da değinen Molinas öncelikli hedeflerinin, iş dünyası ve kamu otoriteleriyle birlikte çalışıp, bilinç geliştirilmesi olduğunu, algının halka yayılmasının ise sonraki aşama olduğunu söyledi.
Molinas tüketici bazında ise genç nesilde müthiş bir çevre duyarlılığı bulunduğuna dikkati çekerek şunları anlattı:
"Değerlerin çok pozitif anlamda geliştiğinden ve çok daha duyarlı bir neslin ortaya çıktığından bahsetmek mümkün. Dolayısıyla bir şekilde onlarda geliyorlar. Bizler ne zaman iş dünyası olarak bunu gerçekten bir rekabetçi fırsat olarak görüp kabul edersek bu alanda çok daha emin adımlarla ilerlememiz mümkün olacak. Türkiye'de iş dünyasının sürdürülebilir kalkınma projelerini hayata geçirmesi için yapılacak çok şey var, burada işbirliği algısı çok kritik."
Molinas, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Türkiye'nin "Vizyon 2050"sini açıkladıklarını hatırlatarak, içerisinde bir çok parametre bulunduğunu ve bir çok alanda çalışmaların başladığını ifade etti.
 -"Ölçümlenmeyen yerde strateji olmaz"
 WBCSD ile beraber 2 yıl önce yaptıkları çalışmadan da bahseden Molinas, "Borsa İstanbul'a kote 215 şirketle birlikte çalışma yaptık. 215 şirketin verilerine göre yüzde 60'dan fazlası bir sürdürülebilirlik stratejisi olduğundan bahsetti. Yüzde 80'i sürdürülebilirliğin vizyon ve misyonunun bir parçası olduğunu söyledi. Ama ölçümlemeye geldiğimizde yüzde 50'ye yakını bunu ölçümlemiyor. Ölçümlenmeyen bir yerde bir strateji olmaz, eylem olamaz. Dolayısıyla ölçümleme Türkiye'nin ilk önceliği. İkincisi yasal mevzuat açısından bir çok yeni gelişme var ama orada da birlikte çalışmaya, bir işbirliğine ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
SKD olarak amaçlarının ilk etapta Türkiye'nin rekabetçiliğini artırmak, bu rekabetçiliği de sürdürülebilirlik üzerinden yapmak olduğunun altını çizen Molinas, şöyle devam etti:
"Küresel rekabet endeksine baktığınız zaman 2013 yılında Türkiye global ligde en rekabetçi 44'üncü ülke oldu. Buna sürdürülebilirliği entegre ederek baktığımızda ise 80'li sıralara düşüyor. Yani bu anlamda yapılacak çok şey var. Bu yüzden SKD olarak biz bir kaç şeye odaklandık. Bunlardan biri, iyi uygulamalar. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı'na (Rio+20) 20'den fazla iyi uygulama gönderdik Türkiye'den. Daha yeni inovatif sürdürülebilirlik çalışmalarını ortaya çıkardık, bir araya getirdik ve ödüllendirdik. Tüm bunlardan iş dünyası çok şey öğreniyor. İkincisi işbirliğine çok önem veriyoruz. Hem kamuyla hem şirketlerle birlikte çalışıyoruz. Üçüncüsü de entegre raporlama konusunda kapasite geliştirme çalışması yapıyoruz. Önceliklerimiz bu şekilde..."
SKD'nin önümüzdeki dönem çalışmaları hakkında da bilgi veren Galya Frayman Molinas, SKD olarak iyi uygulamalar konusundaki çalışmalara bütün motivasyonlarıyla devam edeceklerini belirterek, şöyel konuştu:
"Bunun çok işe yaradığını görüyoruz. Bu, bir takım iyi yapılan işleri de ortaya çıkarmak açısından çok önemli. İkinci olarak, bu sene başında  WBCSD'nin bir çalışmasını alıp Türkiye'de lanse etme imkanımız oldu. Bu da binalarda enerji verimliliği manifestosunun yayınlanmasıydı. Buna 26 büyük şirket imza attı. Şöyle ki, Türkiye'deki enerjinin yüzde 40'ı binalarda harcanıyor. İşte bu 26 kurum bu manifestoya imza atarak, bu konuyla ilgili bir politikayı şirket içinde yürürlüğe koyacaklarını, binalarında bir ölçüm yapacaklarını ve daha sonrasında da bunda gerekli tasarruf rakamlarını ölçümleyeceklerini taahhüt etti. Biz bu çalışmaya çok inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde de devreye girecek çok önemli bir takım çalışmalarımız olacak."
Molinas, enerji konusunun Türkiye'nin en önemli konularından biri olduğunu dile getirerek, "Yenilenebilir enerji konusunda üç tane ana odak noktadan bahsetmeliyiz. Birincisi finansal araçlar yetersiz. İkincisi yeni teknolojileri kullanabilecek olan altyapıda bir takım eksiklikler var, burada özellikle sosyal sermaye olarak bakarsak eğitim lazım. Üçüncü olarak ise mevzuatta da bir takım eksiklikler mevcut" dedi.
 -"Marmaray Türkiye için çok önemli bir yatırım"
 Molinas Türkiye'de yaşanan ekonomik gelişmelere ilişkin de bir takım değerlendirmelerde bulundu. 2013 yılı ilk yarısı itibariyle Türkiye'nin büyüme liginde 3'üncü sıraya oturduğunu hatırlatan Molinas, "Bu anlamda sadece bu sene değil geçmiş 10 seneye baktığımızda büyük adımlarla Türkiye'nin geliştiğini görüyoruz. Bu da bize çok büyük cesaret veriyor. Önümüzdeki dönem için de ülkemiz büyük bir potansiyel içeriyor. Türkiye'nin gelişimini ben hep pozitif olarak görüyorum" diye konuştu.
29 Ekim'de hizmete açılan Marmaray'ın da Türkiye için çok önemli bir yatırım ve proje olduğunu belirten Molinas, bir kaç hafta içerisinde kendisinin de bu yolculuğu deneyimleyeceğini söyledi. 


4 Kasım 2013 Pazartesi

Run11 Yarışı 500’ü aşkın Katılımcıyla Gerçekleştirildi

Run11, hem küçükleri hem de büyükleri harekete geçiren pek çok etkinlik ve ödüllerle dolu bir programla, 500 kişiyi aşkın bir katılımla gerçekleştirildi. Genel Klasman Yarışı, maraton koşucuları için Avrasya Maratonu öncesinde son ciddi prova oldu.
Türkiye’nin en büyük açık pazarı n11.com aktif yaşamak isteyenlere özel bir etkinlik olan Run11’i 03 Kasım 2013 Pazar günü, Belgrad Ormanı Ayvad Bendi Kurtkemeri Mesire Yeri’nde 3 yaşından 70 yaşına kadar herkesin katılımına açık bir şekilde gerçekleştirdi.   11 km.’lik Run11 koşusuna 500'ün üzerinde koşucu katıldı. Run11, sadece bir koşu olarak kalmadı, Virgin Radio ve Carnaval Turco’nun müzikleri, sponsor firmaların aktivite ve ikramlarıyla renklenen bir karnavala dönüştü. Spor eğitmenlerinin eşliğinde yapılan etkinliklerle her yaşa uygun spor alternatifleri sunuldu.
Run11 Genel Klasman Yarışı’nda alınan dereceler şöyle:
1-İbrahim Cenik
2-Üzeyir Söylemez
3-Mestan Turhan
4-Oğuzhan Yılmaz
5-Salih Öztürk
“n11.com bir Doğuş Planet markasıdır.”
Doğuş Planet hakkında:

Doğuş Grubu ile Güney Kore’nin en büyük gruplarından SK Group’un ortaklığında Haziran 2012’de kurulan Doğuş Planet, Türkiye’nin en yeni B2C konseptli açık pazar e-ticaret platform yatırımıdır. İnternet sektöründe yenilikçi hizmetler konusunda öncü olmayı planlayan Doğuş Planet, SK Group’un teknoloji ve inovasyon konusundaki tecrübesini Doğuş Grubu’nun bilgi birikimi, bölgesel tecrübesi ve gücü ile birleştirmektedir. Doğuş Planet markası “n11.com” ile, müşterilerine ve mağaza sahiplerine sunduğu yenilikçi hizmetlerle  e-ticaret sektörünü yeniden şekillendirerek sektörde bölgesel oyuncu haline gelmeyi hedeflemekte ve KOBİ’lerin e-ticaret sektörüne atılmasını desteklemektedir. Doğuş Planet, büyüyen Türkiye’nin günümüzün yükselen yıldızı e-ticaret sektöründe hak ettiği yere gelmesi misyonu ile çalışmalarını sürdürmektedir.

Türk Telekom Yönetimi: Koç Vrankovic’e Güveniyoruz

Türk Telekom yönetimi başantrenör Josip Vrankovic’in görevine son verileceği yönünde çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Türk Telekom Spor Kulübü Asbaşkanı Şükrü Kutlu, “Sezona yepyeni bir kadro ile girdik ve ilk maçlarda bunun sancılarını yaşıyoruz. Koça ve takımımıza güveniyoruz. Kısa vadeli hesaplar değil, istikrarlı bir gelişim peşindeyiz” diye konuştu.

Sezona yeni bir kadro yapılanması ile iddialı bir şekilde giren Türk Telekom’da yönetim, başantrenör Josip Vrankovic’e destek mesajı verdi.  Türk Telekom yönetimi Konya deplasmanında alınan mağlubiyetin ardından spor medyasında ortaya çıkan antrenör değişikliği haberlerinin gerçeği yansıtmadığını açıkladı.  Lige bir galibiyet, üç mağlubiyetle başlanmasının ardından yapılan spekülasyonların doğru olmadığını belirten Türk Telekom Spor Kulübü Asbaşkanı (Türk Telekom İnsan Kaynakları, Destek ve Regülasyon Başkanı) Şükrü Kutlu “Antrenörümüze ve takımımıza güveniyoruz. Kısa vadeli hesaplar değil, istikrarlı bir gelişim peşindeyiz” dedi.
Beko Basketbol Ligi’nin kalitesine dikkat çeken ve ligde rekabetin üst düzeyde olduğunu vurgulayan Kutlu, “Bu zorlu ligde ilk dört haftada bir galibiyet aldık. Ancak daha sezonun başındayız. Yepyeni bir kadro ile çıktığımız bu yolda, ilk maçlarda bunun sancılarını yaşamamız normal diye düşünüyorum. Ayrıca yaşadığımız sakatlık sorunu nedeniyle de bir takviye yaptık ve kadroya bir NBA yıldızını dahil ettik. Onun da uyum süreci devam ediyor. Takımın oturması için biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Uzun vadede koyduğumuz hedeflere ulaşmak istiyorsak, takıma bu zamanı vermemiz gerekiyor. Oynadığımız basketbolun da ümit vadettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla antrenör değişikliği yapacağımız yönünde çıkan haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Kariyerinde Hırvatistan Milli Takımı ve KK Zagreb başantrenörlüğü olan deneyimli hocamızın oyuncularıyla birlikte bu yıl basketbol camiasında dikkat çekici başarılar yaşatacağına inancımız sürüyor. Yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz” diye konuştu.


1 Kasım 2013 Cuma

”Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” 2013 yılı üçüncü çeyrek sonuçları “Dünya Tasarruf Haftası”nda yayınlandı

Küresel Belirsizlik Nedeniyle Tasarruf Oranları Artıyor

ING Bank’ın çeşitli paydaşlara kaynak olması amacıyla 2 yıldan beri yürüttüğü “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” verilerine göre 2013 yılı 3.Çeyreğinde;
·         Kentsel nüfusta tasarruf sahipliği oranı önceki çeyreğe kıyasla üç puanlık artışla yüzde 13.7 oldu.
·         Faiz oranlarındaki yükseliş nedeniyle,  “vadeli hesap” en fazla tercih edilen tasarruf aracı olmaya devam ediyor.
·         “Altın”, belirsizlik ortamında güvenli liman olarak görülmesi ve fiyatların yeniden yükseleceği beklentisiyle fiyatlardaki düşüşe rağmen talep görmeye devam ediyor.
·         Uzun vadeli bir yatırım aracı olan “Bireysel emeklilik/hayat sigortaları”na olan talepte, uygulanmakta olan devlet teşvikinin katkısıyla, ikinci çeyreğe göre 5 puanlık belirgin bir artış yaşandı. 
·         Çocuklu bireylerde tasarruf sahipliği oranı, çocuksuz bireylere göre daha düşük.  
·         Geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu çeyrekte de “gelir yetersizliği” en önemli tasarruf kısıtlayıcı faktör olmaya devam ediyor.
·         Tasarrufu olmayanların yüzde 29’u gelecekte tasarruf yapmayı planladığını söylüyor.
·         En önemli tasarruf nedeni “geleceğe yatırım” olarak dikkat çekiyor.

Türkiye’nin lider tasarruf bankası olma hedefiyle çalışmalarını sürdüren ING Bank, 2 yıldır sürdürdüğü “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması”nın 2013 yılı üçüncü çeyrek verilerini 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’nü de içine alan Tasarruf Haftası’nda açıkladı.

ING Bank’ın yürüttüğü çalışma, Sabancı Üniversitesi’nin gözetiminde, IPSOS KMG tarafından 26 ilde her ay tesadüfi olarak seçilen 800 kişi ile yapılan görüşmeler şeklinde gerçekleştirildi.

Bireylerin tasarruf verilerinin izlendiği “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması”na göre, kentsel nüfusta tasarruf sahiplerinin oranı bir önceki çeyreğe göre 3 puanlık artışla yüzde 13.7 oldu. Tasarruf araç tercihinde bu çeyrekte gözlemlenen bir diğer önemli sonuç ise; bireysel emeklilik fonlarının tercih edilme oranının 5 puan artarak %16’yla araştırma tarihinin en yüksek seviyesine erişmesi.


Tasarruf yapmanın bir alışkanlık olduğunu ortaya koyan araştırma sonuçlarına göre, tasarruf sahiplerinin çoğunluğu düzenli tasarruf yapmaya devam etmesine rağmen bu oran, üçüncü çeyrekte azaldı. İkinci çeyrekte yüzde 62 olan düzenli tasarruf yapanların oranı yüzde 54’e düşerken, düzenli tasarruf yapmayanların içinde önümüzdeki 3 ayda tasarruf yapacağını söyleyenlerin oranı da azalarak, yüzde 65’ten yüzde 59’a geriledi.


Çocuklu aileler tasarruf edemiyor
İkinci çeyrekte olduğu gibi, üçüncü çeyrekte de, çocuklu bireylerde tasarruf sahipliği oranı daha düşük. Tasarrufu olmayan çocuklu bireylerin yüzde 25’i gelecekte tasarruf yapmayı planlarken, bu oran tasarrufu olmayan çocuksuz bireylerde yüzde 37’ye çıkıyor. Çocuklu ailelerde tasarrufu belirleyen ana etmenler çocuğun yaşı ve okullu olup olmaması olarak karşımızı çıkıyor. Okullaşma dönemi olan 11-18 yaş grubunda çocuğa sahip olan ailelerde tasarruf alışkanlığı bir önceki çeyreğe göre artış göstererek yüzde 12 olarak gerçekleşti. Bu artışta, çocuklu bireylerin okulların açılmasından önceki son çeyrekte ilerideki eğitim harcamalarını yapmak amacıyla tasarruflarını artırması etkili oldu. 0-5 yaş grubunda çocuğa sahip olan ailelerde tasarruf oranı yüzde 36 olarak gerçekleşiyor.

Her 3 tasarruf sahibinden biri vadeli hesabı tercih ediyor
Araştırma tasarruf araçlarına ilişkin tercihlerle ilgili sonuçları da ortaya koyuyor. İkinci çeyrekte olduğu gibi üçüncü çeyrekte de, global piyasalardaki belirsizlikler ve faizlerin hızla artmasının da etkisiyle vadeli hesap en çok tercih edilen tasarruf aracı olmaya devam ediyor. Yüzde 32 ile vadeli hesap en çok tercih edilen tasarruf aracı olurken, onu yastık altı nakit ve bireysel emeklilik sigortaları izliyor. Altın fiyatlarındaki gerilemeye rağmen yastık altı altının tasarruf sahipleri arasında tercih edilirliğini korumaya devam etmesi dikkat çekiyor.

Tasarrufu kısıtlayan en önemli faktör “gelir yetersizliği”
Doğrudan ve sadece tasarruflarla ilgili bireysel eğilimlerin incelendiği araştırmada, kentli 18 yaş üstü nüfus içinde tasarruf sahiplerinin oranının ikinci çeyrekte yakaladığı yükseliş ivmesi devam ediyor. Bu oran yüzde 11’den yüzde 14 seviyesine yükseldi. Sırasıyla geleceğe yatırım, ev almak ve çocukların geleceği tasarrufun en önemli gerekçeleri olarak sıralanırken, üçüncü çeyrekte de gelir yetersizliği en önemli tasarruf kısıtlayıcı faktör olarak önde kalmaya devam ediyor.

ING Bank Ekonomisti  Muammer Kömürcüoğlu: “Tasarrufun artmasıyla birlikte özel tüketim büyümesinde yavaşlama olabilir”
ING Bank Ekonomisti  Muammer Kömürcüoğlu, ikinci çeyrek sonunda başlayan ve takip eden dönemde artan küresel oynaklığında etkisiyle tasarruf sahipliği oranının belirgin oranda artmasıyla özel tüketim büyümesinde bir yavaşlama olabileceğine dikkat çekti.

Yaklaşık iki senedir devam eden araştırma boyunca, tasarruf araçları tercihlerinin gelişimine de dikkat çeken Kömürcüoğlu, TL vadeli mevduatın tercih edilme oranının bir önceki çeyreğe göre yüzde 46’dan yüzde 32’ye gerilemiş olmasına rağmen hala en önemli tasarruf aracı olmaya devam ettiğini belirtti. Muammer Kömürcüoğlu, TL vadeli mevduatın payındaki azalmanın altın ve diğer değerli taş, yastık altı döviz veya TL, vadesiz hesap ve bireysel emeklilik araçları arasında paylaşıldığını belirtti.

Kömürcüoğlu, “Altın fiyatlarındaki gerileme nedeniyle normalde altının daha az tercih edilmesi beklenebilirdi; ancak bu kalemin toplamdaki payının artması belirsizlik ortamında altının güvenli liman olarak görülmesiyle ve fiyatların yeniden yükselebileceğine dair beklentilerle açıklanabilir. Yastık altı nakit döviz veya TL ile vadesiz hesap paylarındaki artış da belirsizliğin arttığı bir ortamda tasarruf sahiplerinin daha kısa vadeli enstrümanları tercih ettiğini gösteriyor. Anket sonuçları arasında dikkat çeken diğer bir unsur da bireysel emeklik/hayat sigortası kaleminde bir önceki çeyreğe göre görülen 5 puanlık belirgin artış olarak ortaya çıkıyor. Uzun vadeli bir yatırım tercihi olan bireysel emeklilik fonundaki artış belirsizlik ortamında yastık altı ve vadesiz hesap gibi kısa vadedeki enstrümanlara kıyasla çelişkili görünüyor olsa da bu payda görülen artış yılbaşından bu yana uygulanan devlet katkısı desteğinin devam eden etkisinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak, daha kesin bir yargıya varmak için önümüzdeki dönemlerde bu kalemdeki gelişmeyi izlemek gerek” dedi.


ING Bank tarafından Ekim 2011’den beri düzenli olarak her çeyrek açıklanan sonuçlar www.tasarrufegilimleri.com internet sitesi üzerinden de tüm kamuoyuyla paylaşıyor. Sitede yer alan “Tasarrufunuzu Öğrenin” başlığı altındaki modülde ayrıca bireyler, kendi sosyo-demografik özelliklerine göre tasarruf yapma olasılığını bulabilirler. 

31 Ekim 2013 Perşembe

run11 Koşusu Bu Pazar Belgrad Ormanında...

n11.com’dan Aktif Yaşamak İsteyenlere Özel Etkinlik: run11


run11, hem küçükleri hem de büyükleri harekete geçirecek pek çok etkinlik ve ödüllerle dolu bir programla, 500 kişiyi aşkın bir katılımla yapılacak. Genel Klasman Yarışı, maraton koşucuları için Avrasya Maratonu öncesinde son ciddi prova olacak.


Türkiye’nin en büyük açık pazarı n11.com aktif yaşamak isteyenlere özel bir etkinlik olan run11’i 03 Kasım 2013 Pazar günü, Belgrad Ormanı Ayvad Bendi Kurtkemeri Mesire Yeri’nde 3 yaşından 70 yaşına kadar herkesin katılımına açık bir şekilde gerçekleştirecek.   11 km.’lik run11 koşusuna şu ana kadar 500'ün üzerinde koşucu kayıt yaptırdı. Koşuyla ilgili http://www.n11ilekosuyorum.com adresinden daha detaylı bilgi alınabiliyor.


run11’de katılımcıları zengin bir program içeriği bekliyor:

7:30 : Kayıt
9:15 : Şirinler Koşusu - ( Maksimum 7 yaşına kadar olan çocuklar için)
10:00 : RUN11 Koşu Startı
10:15 - 11:10 : Life Fitness ve Mind & Body Condition Ekibinden Cross Fit & Plates Çalışmaları
11:20 : Finspor Mini Futbol Yarışması (20 dk.)
11:50 : Finspor Mini Basketbol Yarışması (20 dk.)
12:30 : RUN11 Ödül Töreni
13:15 : Life Fitness ve Mind & Body Condition Ekibinden çocuklar için Cross Fit & Plates Çalışması
14:00 : Ödüllü RUN11 Çekilişi 

28 Ekim 2013 Pazartesi

Unilever ve Ataşehir Belediyesi işbirliğinde “Çöpler Çiçek Oluyor”

Unilever ve Ataşehir Belediyesi işbirliğinde
“Çöpler Çiçek Oluyor”
Ataşehir Belediyesi, Unilever, İTÜ ve ÇEVKO’nun işbirliğiyle KentPlus 3352. Ada’da hayata geçirilen Çöpler Çiçek Olsun projesinin “Ekim Töreni”, 27 Ekim Pazar günü KentPlus’ta yapıldı. Ataşehir Belediye Başkan Yardımcı Hüseyin HIŞMAN , Belediye Başkan Yardımcısı Namık SÜRMEN ve birim müdürleri ile proje ortakları Unilever, İTÜ ve ÇEVKO yetkilileri ve KentPlus site sakinlerinin katıldığı törende, dönüşümden elde edilen gübrelerle sitede özel çiçek ekimi gerçekleştirildi.
 Unilever ve Ataşehir Belediyesi’nin ev sahipliği, İTÜ ve ÇEVKO’nun desteğiyle KentPlus’ta hayata geçen Çöpler Çiçek Olsun projesinin “ekim töreni” yapıldı. 27 Ekim Pazar günü KentPlus 3352. Ada’da gerçekleşen ekim şenliğine, Ataşehir Belediye Başkanı Yardımcı Hüseyin HIŞMAN, Belediye Başkan Yardımcisi Namık SÜRMEN ve birim müdürlerinin yanı sıra, İTÜ, ÇEVKO, Unilever yetkilileri ve site sakinleri katıldı.
Haziran – Ekim dönemi boyunca devam eden proje dâhilinde KentPlus’ta oluşan ambalaj atıklarının (kâğıt, karton, plastik, kompozit, metal, cam), atık pillerin, bitkisel atık yağların ve elektronik atıkların kaynağında ayrıştırılarak toplanması, geri dönüştürülerek yeniden ham madde olarak kullanılması, böylece doğaya vereceği zararların minimuma indirgenmesi sağlandı. Proje kapsamında KentPlus’taki evsel atıkların organik kısmı İTÜ tarafından tasarlanan kompost makinesinde gübre haline getirildi ve gübreler ekim töreninde KentPlus 3352. Ada’nın bahçesinde kullanılarak çiçeklere hayat verdi.
Proje kapsamında KentPlus’ta bir ayda tam 8 ton yani 8000 kg ambalaj atığı oluştuğu, bu atığın % 56’sının kağıt olduğu görüldü. Bir ayda meydana gelen yaklaşık 4,5 ton kağıt atığı ile yaklaşık 2,5 ton plastik atığın ayrıştırılmasıyla beraber KentPlus sakinleri bir ayda 76 adet yetişkin ağacı kesilmekten kurtardı, 1 arabanın temelli olarak trafikten çekilmesine eşdeğer oranda karbondioksit salınımını azalttı. Bir ay boyunca ayrıştırılan metal atıklarla 73 bin 600 litre su tasarrufu sağlandı.
Projeye ev sahipliği yapan Ataşehir Belediyesi adına Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin HIŞMAN ekim gününde yaptığı konuşmada; göreve geldikleri günden bu yana Ataşehir’de özellikle sağlık ve çevre alanda önemli projelere imza attıklarını belirterek, “Ataşehir Belediyesi olarak yine çevreye duyarlı bir projeyi başlattık. Tarafımızdan başlatılan örnek projelere diğer kurum ve kuruluşların sahip çıkmasından onur duyuyoruz. Yine bir ilk’e imza atıyoruz:




Unilever ile işbirliğimiz, İTÜ ve ÇEVKO’nun desteğiyle, ‘Çöpler Çiçek Olsun’ adlı ülkemize örnek olacak bir projeyi hayata geçirdik. KentPlus 3352.Ada sakinlerine çevreyi korumak adına gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür ederiz. Onları emekleri sayesinde ilçemizde çöplerimiz bile çiçek açıyor, Ataşehir renkleniyor. ‘Çöpler Çiçek Olsun’ kampanyamızın önce ilçemizde, ardından tüm ülkede yaygınlaşacağına inanıyorum. Çevre için çalışmalarımıza kesintisiz devam edeceğiz” dedi.
Unilever Türkiye, İsrail, Orta Asya ve İran Tedarik Zincirinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Nihal Temur “İTÜ ve ÇEVKO’nun desteğini alarak başlattığımız, Ataşehir Belediyesi’yle birlikte yürüttüğümüz Çöpler Çiçek Olsun projesi, sivil toplum kuruluşları, akademik kadro, yerel yönetim, özel sektör ve bireylerin bir araya gelerek sürdürülebilir bir yaşam için hep birlikte hareket ettiği çok özel bir projedir.” şeklinde konuştu.
Çöpler nasıl çiçek oldu?
Proje, sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturulmak ve çevresel ayak izinin bireysel çabalarla da azaltılabileceğinin altını çizmek amacıyla hayata geçti. Ambalaj atıklarının (kâğıt, karton, plastik, kompozit, metal, cam), atık pillerin, bitkisel atık yağların ve elektronik atıkların kaynağında ayrıştırılarak toplanması, geri dönüştürülerek yeniden ham madde olarak kullanılması, böylece doğaya vereceği zararların minimuma indirgenmesi hedeflendi. Öncelikle KentPlus’ta yaşayanlar için bir seminer düzenlendi ve çöpleri ayrıştırmanın önemine dair detaylar paylaşıldı. Ardından site sakinlerinin evsel atıklarını ayrıştırabilmesi için özel atık kutuları hediye edildi. İTÜ bu projeye özel bir dönüşüm makinesi tasarladı ve üretti. Site sakinlerine verilen kutularda biriktirilen organik atıklar, bu geri dönüşüm makinesinde özel bir işlemden geçirildi ve gübre haline getirildi. Proje boyunca ÇEVKO danışmanlık verdi.
Ekim gününe katılan site sakinlerine de hediye edilen gübrelerin büyük bölümü, sitenin yeşil alanlarında kullanılacak.
Proje ortakları hakkında
Unilever; şirket vizyonunun kalbini oluşturan Sürdürülebilir Yaşam Planı çerçevesinde çevre dostu ürünler üretmekte, fabrikalarındaki atıkları sıfırlamakta,  çalışanları ve iş ortaklarıyla özel projeler yürütmektedir. Çöpler Çiçek Olsun Projesi kurum içindeki bu çalışmaların kurum dışındaki önemli yansımalarından biridir. Bu proje, Unilever’in Türkiye’de tüketiciler ile beraber hareket ettiği ilk projedir. Ataşehir Belediyesi’nin sürdürülebilirlik konusundaki en önemli aksiyonlardan biri olan atıkların geri dönüştürülmesi de işbirliğinin ortak noktasını oluşturmaktadır. İTÜ ve ÇEVKO da uzman yaklaşımları ve bilgi birikimleri ile projeye son derece değerli bir katkı sağlamıştır

Ataşehir’i CUMHURİYET coşkusu saracak

Cumhuriyet’in 90. yılını şölen havasında kutlamak için birbirinden güzel etkinliklere imza atan Ataşehir Belediyesi, Cumhuriyet Bayramı’nı Fener Alayı Yürüyüşü ve Türk Pop Müziği’nin güçlü seslerinden Nilüfer konseri ile taçlandıracak.

Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, 29 Ekim Salı günü saat:18.30’da Özgürlük Parkı’ndan (Ataşehir Migros yanı) Fener Alayı Yürüyüşü ile başlayacak.

Cumhuriyet’in “kilometre taşları” olarak adlandırdığımız kareler, kronolojik olarak Cumhuriyet’in özüne yakışır bir şekilde yürüyüş boyunca kurulacak olan sahnelerde, farklı sanat dallarından performans sanatçıları ile canlandırılacak. Ataşehirliler, geçmişten günümüze Cumhuriyet tarihimizin önemli anlarını bir kez daha yaşayacak. Fener Alayı Yürüyüşü ile başlayacak olan Cumhuriyet coşkusu,  güzergâhın son durağı olan Cumhuriyet Parkı’nda Nilüfer konseriyle doruğa ulaşacak. 

24 Ekim 2013 Perşembe

Rekabet Kurulu’ndan onay çıktı: Süper Lig maçları 2016 - 2017 futbol sezonu sonuna kadar Digiturk’te

Rekabet Kurulu, Spor Toto Süper Lig maçlarının yayın haklarına ilişkin kararını verdi.  Digiturk,  2016-2017 sezonunun sonuna kadar maç yayınlarının  tek adresi olmaya devam edecek.
Türkiye’nin lider televizyon yayıncılığı platformu olan Digiturk, 2001 yılından bu yana yayın haklarını elinde bulundurduğu Spor Toto Süper Lig maçlarını 2016-2017 futbol sezonu  sonuna  kadar yayınlamaya devam edecek.
Digiturk, son olarak 2010 yılında yapılan ihalede yaklaşık 2 milyar dolarlık en yüksek teklifi vererek 5 yıl süreyle yayın haklarını aldığı Süper Lig maçlarını, dünya standartlarında HD görüntü ve ses kalitesinin yanı sıra 3D olarak da futbolseverlere ulaştırıyor. Rekabet Kurulu tarafından 24 Ekim 2013 tarihinde açıklanan karar sonrasında Spor Toto Süper Lig maçlarını yayınlama hakkı 2 yıl daha uzatılmış oldu.  
Böylece,  ligimizin yayın hakları aralıksız 16 yıl süre ile Digiturk tarafından gerçekleştirilmiş olacak.  Digiturk, liglerin yayın hakları konusunda İngiliz BskyB’nin ardından aralıksız en uzun süre  yayın yapan platform özelliğini kazanarak Türk futbolunun ana sponsoru olmaya devam edecektir.

İlklerin şirketi Digiturk 4K teknolojisiyle maç yayınlayacak


Ülkemize 2000 yılında dijital teknolojisini tanıtan Digiturk, daha sonraki yıllarda sırasıyla HD ve 3D yayın teknolojilerini de getiren ilk şirket olmuştur. Şu anda tüm dünyada henüz test aşamasında olan ve özellikle maç yayınlarında netliği  birkaç kat daha artırmayı hedefleyen 4K teknolojisinin ilk testlerini geçtiğimiz Mart ayında gerçekleştiren Digiturk önümüzdeki aylarda 4K teknolojisiyle ilk canlı maç yayınını gerçekleştirmeyi planlanıyor. 

Spor Toto Süper lig yayınlarının yanı sıra,  İngiltere Premier Ligi, Brezilya Ligi ve Rusya liginin maçlarının canlı yayınını, Beko Basketbol Ligi, Türkiye 2. ve 3 futbol ligleri ile Wimbledon ve  ATP tenis turnuvaları gibi çeşitli spor dallarında ki içerikleri en yeni teknoloji ile abonelerine iletiyor.

Toplam 3,5 milyon haneye ulaşan Türkiye’nin en büyük ve en teknolojik yayın platformu Digiturk, spor içeriklerinin yanı sıra Türkiye ve dünyadan en çok izlenen dizilerden ödüllü filmlere, belgeselden eğlenceye, haberden spora, çocuk, yaşam, stil içerikleri ile Türkiye’deki liderliğinin yanı sıra dünyanın da önemli platformları arasına girmeyi başardı.

2013 yılının başında “Dilediğin Zaman, Dilediğin Yerde” kavramı ile televizyon izleme alışkanlıklarını özgürleştirmiş ve her türlü TV programına istenildiği zaman istenildiği yerden erişilmesini sağlayan teknolojiyi Türkiye’ye sunmuştur.


23 Ekim 2013 Çarşamba

TÜRKİYE SAĞLIK TEKNOLOJİSİ ÜRETEREK BÜYÜYECEK

Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri UYGAR Merkezi bünyesinde kurulan, Inovita Sağlık Teknolojileri Kuluçka Merkezi ve in vivo Tıbbi Cihaz Geliştirme Laboratuvarı hizmete açıldı. Türkiye’nin Sağlık Teknolojilerinde ilk girişimcilik merkezi olma özelliği taşıyacak olan laboratuvarların açılışını Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu yaptı. Merkezde akıllı ilaç üretiminden, vücut içi implantasyon ünitelerine kadar birçok ileri sağlık teknolojisi üretimi yapılarak, ticarileşmesi sağlanacak. Merkezin Türkiye’nin sağlık teknolojilerinde yurtdışı bağımlılığını azaltması hedefleniyor.

İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen, Türkiye’nin ilk tematik kuluçka merkezi planlama ve model ölçekte kurgulayıp kurma özelliğini de taşıyan “Sağlık Teknolojileri Kuluçka Merkezi” açıldı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Yerleşkesi’nde, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’nun katılımlarıyla gerçekleşen açılış töreninde Inovita Sağlık Teknolojileri Kuluçka Merkezi ve in vivo Tıbbi Cihaz Geliştirme Laboratuvarı hizmete sunuldu.

Sağlık teknolojileri ve biyomedikal uygulamalar konusunda ulusal ve uluslararası seviyede çalışmaların yapılacağı tesisler, yenilikçi fikirleri ürüne dönüştürmek için ihtiyaç duyulan hizmetleri sağlamak ve planlamak üzere kuruldu. Akıllı telefonla idrar tahlili, kişiye özel 3 boyutlu kalça protezi seçimi ve temassız sıcaklık kontrolü cerrahi lazer sistemi gibi pek çok projenin hayata geçirileceği Inovita Sağlık Teknolojileri Kuluçka Merkezi ve in vivo Tıbbi Cihaz Geliştirme Laboratuvarı sağlık teknolojilerindeki fikirleri hayata geçirecek.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan açılışların Türkiye’yi daha yukarılara taşıyacağını ifade eden Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, “Tıbbı Cihaz Geliştirme Laboratuvarı ve Kuluçka Merkezi’ni açılışı için buradayız, Boğaziçi Üniversitesi’ni böylesine bir araştırma üssü kurduğu için kutluyorum. Bu adımların bizi geometrik olarak bilgi toplumuna ve 2023 hedeflerimize taşıyacağına inanıyorum” dedi. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ana stratejinin yenilik ve girişimciliğe dayalı insan odaklı bir yaklaşıma sahip olduğunu ifade eden Cevdet Yılmaz, “Bilgi üretimi katma değere dönüşmeli, bunun için sadece kamu değil, özel sektörde Ar-Ge çalışmalarına bütçe ayırarak elini taşın altına sokmalı” şeklinde konuştu. 
Cevdet Yılmaz, “Üniversiteler evrensel bilgiye katkıda bulunan kurumlar. Büyüme stratejimizi insan ve bilgi odaklı gerçekleştireceğiz. Yeniliğe, girişimciliğe dayalı bir kalkınma modeliyle hareket edeceğiz. İşin özü bilgiyi üretmek ve faydaya dönüşmektir. Bu kapsamda üniversiteler de evrensel bilgiye katkıda bulunacaktır” dedi. Son 10 yılda üniversitelerdeki araştırma altyapısı için 3 milyar TL harcama yapıldığını belirten Bakan Yılmaz, Ar-Ge harcamalarının 5 kat artış gösterdiğini söyledi. Bakan Yılmaz, dünyadaki ekonomik krizle birlikte birçok ülkenin araştırma bütçelerini kesmesine rağmen, Türkiye’nin tam tersine yatırımlarına arttırarak devam ettiğini ifade etti.    
Boğaziçi Üniversitesi’ni dünya sıralamasında ilk 200’e giren tek Türk üniversitesi olduğu için tebrik eden Bakan Yılmaz sözlerini söyle sürdürdü:
“Üniversiteler aynı zamanda kalkınma kurumları olarak görülmeli. Bu yönden de Boğaziçi Üniversitesi’ni tebrik ediyorum. Dünyada ilk 200’e giren ilk Türk üniversitesi oldular. Bu sıralamada yukarılara çıkmalarında araştırmaya verdikleri önem olduğu ortada. Bu başarıda emeği olan herkese çok teşekkür ederim.
Burada rektörümüz önderliğinde örnek bir araştırma ortamı ve anlayış var. Boğaziçi Üniversitesi kamu ve özel sektör için araştırmacı yetiştiriyor. Üniversitemizden beklentimiz büyük. Daha da ileri adımlar atılmasını ümit ediyoruz.”
Törendeki konuşmasında kurum olarak her zaman daha iyiye gitme kararlığı içinde olduklarını belirten Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, “Aslında ülkemiz için mütevazi, üniversitemiz için ise çok önemli bir açılışta bulunmaktan dolayı çok mutluyuz. Ülkemiz son yıllarda çok büyük bir kalkınma içinde. Son dönemde önemli ölçüde yol kat ettik. Ama daha sadece birinci kata çıktık. Daha çok yolumuz var. Bütün bu önemli altyapıyı sizinle beraber çok daha yukarı çıkarmalıyız. Daha iyiye gitme kararlılığı içindeyiz.” şeklinde konuştu.
Tesisler için dev yatırım
Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü içinde bulunan in vivo Tıbbi Cihaz Geliştirme Laboratuvarı’nın (Temiz Oda) kurulumu için yaklaşık 5 milyon TL harcandı. Temiz Oda, özgün tasarımı ile sağlık teknolojilerinde sadece Türkiye’de değil uluslararası seviyede çalışmalar yapabilecek nitelikte tasarlandı.

Temiz Oda, havadaki toz ve diğer parçacıklardan mümkün olduğunca arındırılmış sıcaklık ve nem kontrollü çalışma ortamı olarak projelendirilirken klinik kalitede prototiplerin üretilmesi konusunda çalışmaların yapılabilmesi amacıyla kuruldu.

Temiz Oda’nın kullanım amaçları arasında yarı iletken cihaz üretimi, biyoteknoloji, yaşam bilimleri uygulamaları ve kontrollü ortam gerektiren çalışmalar yer alıyor. Temiz Oda’da aynı zamanda yeni nesil endovasküler kataterler, kılavuz teller ve vücuda implant olan akıllı sensörler, elektriksel uyaranlar ve yalnız gerektikçe akıllı ilaç sistemleri üretilecek ve geliştirilecek.

Sağlık Teknolojileri Kuluçka Merkezi ise İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan alınan 675.000 TL’lik fonla yaratıldı. Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi öncülüğünde açılan tesis ile birlikte kapsamlı bir kuluçka altyapısı kurulması planlandı.


Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Kampüsü Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde yer alan 125 m2’lik bir alan “ön kuluçka merkezi” olarak tasarlandı.

Huawei’ den yenilikçi video konferans çözümü

Huawei, kurumlara yüksek nitelikli ses ve görüntü eşliğinde zenginleştirilmiş video konferans hizmetleri sunmak üzere tasarlandığı Huawei TE30 video konferans cihazını Türkiye’de satışa sundu.
Huawei, yüksek nitelikli ve güvenilir telekonferans sistemlerine ihtiyaç duyan kurumlara yönelik olarak tasarladığı Huawei TE30 telekonferans sistemini Türkiye’de satışa sundu.
Bütünleşik ve taşınabilir bir sistem olarak tasarlanan Huawei TE30, kolay kurulum ve kullanım özelliklerinin yanı sıra düşük bant genişliğinde ortaya koyabildiği yüksek performansla her ölçekteki kurumun video konferans ihtiyacını karşılamayı amaçlıyor.
5 Dakikada kullanıma hazır
Bağlantı için sadece tek bir kabloya ihtiyaç duyan ve Wi-Fi kablosuz ağ bağlantısını destekleyen Huawei TE30, kutudan çıkarıldıktan sonra 5 dakika içinde kullanıma hazır hale geliyor. Huawei TE30 üzerinde yer alan kamera, 1080p HD görüntü sistemine ve 12 kat yakınlaştırma özelliğine sahip. Cihazın iki tarafında yer alan mikrofonlar 6 metre uzaklıktaki sesleri algılayabiliyor. Fonksiyonel bir uzaktan kumandaya sahip olan ürün, sesle arama özelliğini de destekliyor.
Huawei TE30, görüşme sırasında benzerlerine kıyasla yüzde 50 daha az bant genişliği kullanarak internetin yavaş olduğu ortamlarda da yüksek performans sergiliyor. Sunduğu yüzde 20’lik paket kaybı toleransı, sağlıksız bağlantılarda dahi iletişimin kesintisiz olarak devamlılığını sağlıyor.

Ürünün Türkiye’deki dağıtımı Penta tarafından gerçekleştiriliyor.